20 Mart 2007 01:14# 1
Üyelik : 19.10.2006
Yaş : 36
Şehir : İzmir
Mesaj Sayısı : 497
Konu : Zamane Çocukları: Avantaj ve Dezavantajları
`Zamane Çocukları`: Avantaj ve Dezavantajlar

Her dönem, `zamane çocukları` ile başlayan ve ardından bu çocukların kendi çocukluklarından farklarını anlatan konuşmalara, hepimiz aşinayız. Son yıllarda `zamane çocukları`nın birlikte en çok anıldıkları konular arasında; çok akıllı olmaları, kendilerine güvenlerinin artmış olması, bilgisayar vb aletleri çok kolay kullanmaları vb. sayılabilir. Bunların her biri ayrı ayrı tartışma başlığı olabilir. Bu yazıda değinmek istediğim konu, `aşırı güven`le ilgili olacak.

Bu güven artışı hakkındaki en iyi gözlemler, emektar öğretmenler tarafından gelecektir. En ufak haksızlık hissettiğinde hakkını aramaya çalışan çocukların oranı, gıkını bile çıkarmayan çocuklara göre artmış olsa gerek. Aile içi kararlarda çocuklarına daha fazla katılım öneren anne-babalar da, yine bir (veya bir kaç) jenerasyon öncesine göre sayıca fazla olmalılar. Geçen aylarda ülkemizde eğitime gelen 30 yıllık aile terapisti William Hiebert*, Amerika`da çocukların ailenin merkezi haline gelmesinin, aile sisteminde yarattığı sorunlardan söz etti. Eğitim katılımcısı olan pek çok terapist de benzer izlenimlerini paylaştılar ve son yıllarda ülkemizde de böyle bir eğilim olduğu konuşuldu.

Çocukların, daha önceki jenerasyonlara göre daha `hakkını arayan` olmasını, ailedeki konumunun daha etkin olmasını, genel olarak `olumluluk` olarak değerlendirebiliriz. Diğer taraftan ayrıntıya girdiğimizde, bunun sınırları ve düzeyi, tartışma konusu olabilir. Aile içinde çocuğun söz hakkının olması, ailelerin gitgide `çocuk-odaklı` olmasına doğru gitmektedir. Büyük olasılıkla pek çok genç, kendi yetiştikleri ortamda anne-babalarının sınırlamaları karşısında defalarca `ben asla çocuğumu böyle yetiştirmeyeceğim` kararı verdiler. Pek çoğu `babalarının yanında hala ayaklarını uzatamayan` o gençler anne-baba olmaya başladılar ve çocuklarına sundukları maddi-manevi olanakları sınırsızlaştırmaya başladılar. Pek çok anne-baba gibi, çocukları için en iyiyi yapma niyetleri olduğu muhakkak. Madalyonun diğer yüzüne bakarsak.. Şu sözler size tanıdık gelecek: "Onların sahip oldukları bana sunulsaydı...Biz tahtadan yaptığımız oyuncaklarla bütün çocukluğumuz boyunca oynardık ve o kötü oyuncak bile bizi mutlu ederdi. Ama bizim çocuğu tatmin etmek imkansız". Kararlara katılıyor, istediklerinin çoğuna sahip oluyor ama... Ama?

alternatif Tutumlar

Aslında, geçmişte baskın olan ve sizin bugününüzü etkileyen bazı olumlulukları, ebeveynlik tutumlarınıza yansıtmayı değerlendirebilirsiniz. Sizde daha iyi olan neler var? Ufak şeylerden tatmin olmayı ele alalım. Neden sizi küçük bir oyuncak mutlu ediyordu? Belki bununla ilgili olarak yoksunluklarınızı hatırlıyorsunuz ama arka planda fark edemediğiniz başka hoşluklar da olabilir mi? Bu örnekten gidelim; ailenizin alım gücünün çok yüksek olmaması durumunu, siz de paylaşmışsınız. `Yetinmek ve elindekiyle mutlu olmak` her koşulda ve her zaman en iyi erdem olmayabilir. Ama pek çok durum için de inisiyatif geliştiren bir erdem sayılabilir. Bu durum, sizi düşünmeye, paylaşmaya ve yaratıcı olmaya itmiş. Kendi yarattığınız oyuncağın hem kıymetini daha iyi bilmiş hem de daha çok zevk almış olmalısınız.

İstenenin hemen elde edilmesi, daha çok anlık zevk sağlar. Ancak onun için biraz mücade etmekse, ödül alındığında mutluluk katar, inisiyatif kazandırır. Her istediği anında yapılan, bunun için emek harcamayan çocuğun güveni, dış dünyaya daha az duyarlı bir güven olacaktır. Daha kıymetli olan güvense, `ben`in özel ve en iyiyi hak eden` oluşundan ziyade; `ailenin içinde `ben`, diğer insanların içinde `ben` ile birlikte gelişen güven olsa gerek. Vapurda veya otobüste, ayakta yaşlı birileri varken koltuğa oturtulan küçük çocuklar (eğer sağlıkla ilgili özel bir durum yoksa), dış dünyaya kapalı `ben`in güvenine, küçük bir örnek olabilir. Elbette kastettiğim, hep başkalarına göre yaşamak da değil. Sadece kendi rahatına yönelik olmak ile, sadece diğerlerine göre yaşamak arasında çok kalın bir çizgi var. Ama bazı yetenekleri çocuklukta kazandırmanın önemini düşündüğümüzde, daha küçük yaşlardan itibaren diğer insanları da düşünerek, onlar için kaygı, şefkat duymalarına yardımcı olmak, duygusal ve sosyal gelişimleri için kritik öneme sahiptir. Az önce değindiğim gibi, kendilerinin de önemli olduklarını es geçmeden.. Aksi taktirde ileride dış dünyaya çıktıklarında `bir türlü tatmin olmayan`, `rahatına aşırı düşkün`, `bir şeyleri başarmak için bir türlü eyleme geçme isteğini bulamayan` veya `bir amaca ulaşmak için kendinden başka kimseyi tanımadan tüm rakiplerini ezip geçen`; sosyal açıdan yalnızlaşma eğilimde genç ve yetişkinler olma olasılıklarını göze almak gerekir.

Son Söz

Tabi bunlar olasılık. Her tutum anne-baba eğitimine bağlı olmadığı gibi (anneanne,babaanne ve dedelerin önlenemez müdahaleleri, çocuğun kişilik özellikleri vb), başka faktörler de etkili olabilir. Diğer yandan, bu şekilde çocuk yetiştirmiş anne-babalar da kendilerini suçlu hissetmemeli. Çünkü çocukları için yaptıkları pek çok şeyi, en iyisi olduğuna inandıkları için yaptıkları, dünyada çocuklarını en çok düşünen kişilerin hep ilk 3 listesinde olacakları aşikar (sonradan başka `özel` biri eklenebilir). Sadece, bir uzman gözüyle sunulmuş bir perspektifi değerlendirebilirler.


Klinik Psikolog Sinem Demir
Medical Park Hastanesi

Konu Bilgileri

Konuyu şu anda 1 kişi okuyor ( 0 kayıtlı ve 1 ziyaretçi ) .
makineteknik.com 'da yer alan üyelerin oluşturduğu tüm içeriklerin doğruluğu ve yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan üyeye aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından makineteknik.com hiçbir şekilde sorumlu değildir. Sorularınız için içerik sahibi ile irtibata geçebilirsiniz.
b