27 Mart 2007 13:16# 1
Üyelik : 15.03.2007
Yaş : 41
Şehir : Eskişehir
Mesaj Sayısı : 46
Konu : ÇOCUK HİKAYELERİ
ÇOBAN ve KURT

Dağlardaki koyun sürülerinden birine aç bir kurt dadanmış. Çoban ne yapsa ne etse bu kurtla başa çıkamayacağını anlayınca sonunda çareyi bir çoban köpeği edinmekte bulmuş.

Çoban köpeği gerçekten de kurda karşı yaman direniyormuş. Ama koyunların sayısı çok olduğundan kurt, bir o yandan bir bu yandan sürüye yaklaşıyor ve çoban köpeğinin bütün dikkatine rağmen sürüden koyun çalmayı beceriyormuş.Köpeğin canına tak etmiş kurdun oyunları. Uyuyamaz, dinlenemez olmuş. Sahibine karşı yüzünü kara çıkarmak da istemiyormuş.Sonunda köpek dayanamamış ve kurdu ininde bir gün ziyaret etmiş:

"Kurt kardeş" demiş. "Tamam, seni anlıyorum, senin de karnın acıkıyor ve sana yiyecek veren bir sahibin de olmadığından bir yerden yiyecek bir şeyler bulmak zorundasın.Ama sana bu yakışır mı? Kocaman kurtsun, kendinden küçüklerle uğraşıyorsun. Onları tuzağa düşürüyor, yakaladığını çalıp götürüyorsun. Oysa senin gibi böyle güçlü kuvvetli bir hayvan hep kendi gibi büyüklerle boy ölçüşmeli! Aslanla, kaplanla savaşmalı!

Masum koyunları ve körpe kuzuları değil, yaban öküzlerini, zebraları avlamalı".

"Benim sevgili arkadaşım" demiş kurt., "Biz senle uzaktan kuzen sayılırız. Ama dünyalarımız farklı. Sen kendinden güçlü birinin hizmetine girmiş ve bütün dünyayı onun gözünden görür olmuşsun.

Ben ise bağımsız yaşarım. Hayatımı sürdürmek için önüme çıkan bütün fırsatları değerlendiririm.

Avımı yakalarken de ayırım yapmam. Hangisi kolaysa onu avlarım. Ancak böyle yaşayabilirim.

Benim dostum düşmanım bellidir. Koyunlar, benim can düşmanları olduğumu iyi bilirler. Ama senin sahibin ne yapıyor? Onların dostu gibi görünüyor. Onları koruyor, hatta sen gibi akılsız kuzenlerimi de yanında çalıştırıyor. Ama ne için, sana sorarım?

O koyunları canı istediğinde kesip yiyebilmek için! Ya da yemeleri için başkalarına satmak için! Gördün mü ya!

Şimdi hangimiz daha dürüstüz? Ben aç kalınca, saklamadan gizlemeden gider bir tane yakalarım. Senin sahibin ise binlerce koyunu kesip yer.

O nedenle ben haklıyım. "Bilinen düşman, dost görünen gizli düşmandan daha hayırlıdır!"

Çoban köpeğinin aklı karışmış bu sözleri duyunca. Gerçekten de kurt kendi açısından haklıymış.


TEŞEKKÜRLER YAVRUM

Sevgili çocuğum, seni uyurken seyretmek, nefes alışını duymak için sessizce odana girdim. Gözlerin kapalı,huzur içindesin. Sarı buklelerin melek yüzünü çerçeveliyor.

Bir kaç dakika önce çalışma odamda çalışırken birdenbire içimin sıkıldığını ark ettim. Dikkatimi işime veremedim ve bu yüzden sessizce seninle konuşmak üzere odana geldim.

Bu sabah, yavaş giyindiğin için sabırsızlanıp, sana söylendim. Yemek fişini kaybettiğin için seni azarladım ve kahvaltı ederken gömleğine süt döktüğün için sana sert sert baktım.

- ?Yine mi?? dedim, içimi çekerek ve başımı kızgınlıkla iki yana salladım. Sense bana bakıp, tatlı tatlı gülümsedin ve bana;

- ?Hoşçakal, anneciğim!? dedin.

Öğleden sonra, sen odanda oynayıp,yatağına dizdiğin oyuncaklarına bağıra çağıra şarkı söylerken, ben telefon konuşmalarımı yapıyordum. Sana sessiz olmanı işaret ettim, sonra yine bir saat kadar telefonda konuştum.

Daha sonra bir asker gibi sana emir verdim,

- ?Oyalanıp durma, çabuk ödevini yap!? Bana;

- ?Peki, anneciğim.? Dedin ve hemen çalışmaya koyuldun. Sonra da odandan hiçbir ses gelmedi.

Akşam ben masamın başında çalışırken, korkarak yanıma geldin ve bana umutla,

- ?Anneciğim, bu gece kitap okuyacak mıyız?? diye sordun. Sana kesin bir dille,

- ?Bu gece olmaz.? Dedim, ?Odan hâlâ karmakarışık! Sana kaç kez anımsatacağım odanı toplamanı !?

Başın önünde, odana gittin. Çok geçmeden geri geldin ve kapının yanından bana bakınca, ?Şimdi ne istiyorsun?? diye sordum aksi bir ses tonuyla.

Hiçbir şey söylemedin. Yanıma geldin, boynuma sarıldın ve beni öpüp,

- ?İyi geceler, anneciğim. Seni seviyorum!? dedin. Sonra da aceleyle odana gittin.

Daha sonra, duyduğum vicdan azabı nedeniyle, boş boş masama bakarak uzun bir süre oturdum. Acaba neden böyle davrandım, diye düşündüm. Beni kızdıracak hiçbir şey yapmamıştın. Sadece büyümeye ve öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi davranmıştın. Bugün yetişkinlerin sorumluluklarla dolu dünyasında kendimi kaybettim ve sana harcayacak enerjim kalmadı.

Bugün sen benim öğretmenim oldun, beni öpmeyi, bana iyi geceler dilemeyi unutmadın ve üstelik ruh halimin iyi olmadığını fark edip, parmaklarının ucunda gezindin.

Şimdi seni uyurken seyrediyorum ve bugünü yeni baştan yaşamak istiyorum. Yarın, ben de sana, bugün senin bana gösterdiğin anlayışı göstereceğim, böylelikle belki gerçek bir anne olabilirim.

Uyandığında sana sıcacık gülümseyip, okuldan geldiğinde sana moral vereceğim ve yatmadan sana kitap okuyacağım. Sen gülünce gülüp, sen ağlayınca ağlayacağım.

Kendime daha büyümediğini, bir çocuk olduğunu ve senin annen olmaktan mutluluk duyduğumu anımsatacağım.

Bugün senin anlayışlı davranışın bana çok dokundu ve bu yüzden gecenin bu saatinde sana teşekkür etmeye geldim, çocuğum, öğretmenim, arkadaşım olduğun ve bana gösterdiğin sevgi için?








BİR ANNE ELİNİN DOKUNUŞU


Şükran Günü çok yakındı ve öğretmen sınıfındaki öğrencilerinden müteşekkir oldukları bir şeyin resmini çizmelerini istemişti. Çoktan büyümüş ve yuvadan uçmuş çocuklarına müteşekkir bir anneydi kendisi de. Onları kucağında taşıdığı günleri özlüyordu.

Öğrencilerine bakarken kendi kendine düşündü. Bu küçük şehrin çocukları ne kadar da yoksul. Bu zavallı çocukların müteşekkir olacakları ne kadar az şeyleri var. Bu yoksul, iyi beslenmeyen, yırtık pırtık giysili çocuklar neyin resmini çizecekler acaba?

Boyd zayıf, ihmal edildiği her halinden belli, ne sınıfta herhangi bir etkinliğe, ne de teneffüslerde herhangi bir oyuna katılan utangaç bir çocuktu. Öğretmen bahçe nöbetindeyken Boyd bir gölge gibi öğretmenini izler, sanki korunmak ister gibi onun yanından ayrılmazdı. Öğretmen, Boyd gibi bir çocuğun ne gibi bir şeye müteşekkir olduğunu merak ediyordu.

Çocuklar resimlerini bitirdiler ve öğretmen tek tek her bir resmi kaldırıp sınıfa gösterdi.

Resimlerden birinde bir oyuncak bebek, birinde bir kutu çikolata, bir diğerinde bir kardeş, bir başkasındaysa ağabeyinden kalma eski bir bisiklet vardı. İlginç olan resimlerden birinde ise bir baba vardı. Bu resmi çizen minik kız, arkadaşlarının babaları yokken, babası olduğu için müteşekkir olduğunu dile getirdi.

Boyd bir el resmi çizmişti. Öğretmen resmi sınıfa göstermek için havaya kaldırdığında çocuklardan değişik tepkiler geldi. Çocuklardan biri, " Bu Allah`ın eli. O bize her şeyi verir," dedi. Bir başkası, " Bu el bize uzanan yardım ellerinden biri," dedi. Boyd`un çizdiği resim diğer resimlerden daha çok yoruma neden olmuştu, ama Boyd`dan hiç ses çıkmıyordu.

O gün dersler bitip çocuklar sınıftan çıkarlarken, öğretmen Boyd`un yanına gitti, her zamanki gibi elini öğrencisinin omuzuna koydu ve ona, " Şükran duyduğun el kimin eli?" diye sordu.

Boyd gülümseyerek öğretmenine baktı ve yalnızca, " Sizin," dedi.

Öğretmenin gözleri yaşlarla doldu. Boyd`un kendisini yanındayken nasıl güvende hissettiğini ve zaman zaman küçük çocuğun elini tutup, ona güven verdiğini anımsadı. Boyd`un annesi yoktu ve yalnızca bir annenin verebileceği o çok özel dokunuşa ne kadar da özlem duyuyordu. Öğretmen hiç farkında olmadan, elinin yumuşacık, sevgi dolu, şefkatli ve güven veren dokunuşuyla, küçük çocuğa gereksinim duyduğu çok özel bir şey vermişti. Öğretmen o gün bir öğretmenle " yaşam değiştiren" birinin arasındaki farkın ne olduğunu öğrendi ve çok ünlü bir şiiri anımsadı. Boyd`un çizdiği resmin konusu, "Bir Anne Elinin Dokunuşu"ydu.


MİNİK SERÇE

Avcının biri kuş avlamak için bir tuzak kurdu. Tuzağa küçük bir kuş yakalandı. Avcı, minik kuşu eline alınca şaşırdı.

Çünkü minik kuş konuşuyordu.

Minik kuş:

- Ey insan oğlu sen birçok koyunlar, sığırlar, develer yedin. Onların etleriyle bile doymadın benim etimle mi doyacaksın? Ben senin dişinin kavuğunu bile dolduramam.

Şayet beni bırakacak olursan sana üç öğüt vereceğim. Bunlar sana daha yararlı olabilir. Bu öğütlerden birini elinde ikincisini şu damın üzerinde üçüncüsünü şu dalın üzerinde söyleyeceğim. Bu öğütlerimi tutarsanız ömür boyu mutlu olursun, dedi.

Avcı bu teklifi beğendi. Zaten eti olmayan bu küçük kuşla nasıl doyacaktı ki? Kuşun öğüdü belki işe yarayabilirdi. Avcı:

- Peki, Söyle bakalım, dedi.

Minik kuş:

- Elindeyken vereceğim öğüt şudur: Olmayacak bir şeye sakın inanma.

Kuş, Bu birinci öğüdünden sonra avcının elinden karşıdaki damın üzerine kondu.

- İkinci öğüdüm: Elinden kaçırdığın fırsatlara hiçbir zaman üzülme.

Kuş, şöyle devam etmiş: Akılsız insanoğlu, eğer beni kesmiş olsaydın kursağımda iki yüz elli gram ağırlığında bir inci bulacaktın. O inci seni de, çocuklarınıda zengin ederdi. O inci senindi ama kısmetin değilmiş. Öyle bir inci kaçırdın ki dünyada eşi benzeri yoktu, dedi.

Avcı, bunu duyunca:"Eyvah! Ben kendi elimle kendime yazık etti. Elimdeki talih kuşunu kaçırdım. Ah benim akılsız kafam" diye üzülmeye saçını başını yolmaya başladı.

Kuş avcının bu halini görünce:

- Be aptal adam! Biraz önce ben sana ne öğüt verdim mi? Şu haline bak. İnci elinden gittiyse ne üzülüyorsun? Ben sana "Elinden kaçırdığın fırsata hiçbir zaman üzülme" demedim mi? Sözümü anlamadın mı?

Sonra sana "olmayacak bir söze sakın inanma" diye ilk öğüdümü verdim. İkinciyi duyunca aklın başından gitti. Benim iki yüzelli gram gelmiyeceğimi bildiğin halde nasıl içimde iki yüz elli gram inci bulunabilir? dedi.

Avcı, kuşun uyarısını dinleyince, aklı başına geldi.

- Haydi güzel kuş! Şu üçüncü öğüdünü de söyle, öyle git, dedi.

Minik kuş dalın üzerine kondu ve alaycı bir şekilde:

- Hayret doğrusu! İlk iki öğüdümü çok iyi tuttunda üçüncüsünü mü tutacaksın? dedi .ve göğün maviliklerine doğru uçtu.






















ÇOCUĞUN ÖYKÜSÜ


Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde develer tellal pireler berber iken Esra adında yemek ayırt eden bir çocuk varmış. Sevdiği yemek oldu mu yer sevmediği oldu mu sofradan kalkarmış.

Yine bir akşam annesi balık kızartmış. Balığı sevmediği için başım ağrıyor deyip sofradan kalkmış. 10-15 dakika sonra uyumuş. Esra ve Balık serüvenlerine başlamışlar. İkisi kütüphaneye gitmişler. Balık içeri girmiş. Esra içeri adımını atamamış.

Balık:

- Gel, hadi çok güzel kitaplar var.

- Giremiyorum.

- Neden?

- Bilemiyorum.

Balık söze başlamış.

- Buraya sadece balık yiyenler girer,demiş.

Kız balığa sinirlenmiş. Ne olduysa o zaman başlar. Sanki bir sihirli değnek onu yeşilliklerin arasına götürmüş. Esra orada cildi güzel bir kız görmüş.

Esra: "Senin cildin neden bu kadar güzel?"

Kız: "Ben ıspanak çok severim"

Esra burun bükmüş. Yine aynı şey olmuş Esra eline aldığı anahtarı kapıya sokmuş. Kendini okulda sınavda bulmuş. Tahtayı zor gördüğü ve soruları yanlış yazdığı için sınavdan kötü not almış. Son ders zili çalmış. Esra ağlayarak evinin yolunu tutmuş. Yolda balıkla karşılaşmış

Balık:Niye ağlıyorsun Esra? diye sormuş.

Esra:Seni neden ilgilendiriyor ?

Balık: Esra kendi kendine bir düşün beni ilgilendirdiğini o zaman anlayacaksın.

Esra yürüye yürüye trafik ışıklarına gelmiş. Yeşil ışık yanınca karşıya geçmek istemiş. Kendini birden çok büyük kapının yanında bulmuş. Kapıyı açmak istemiş. Boyu süt içmediği için kısaymış.

Yanına bir peri gelmiş. "Senin bu kapıdan geçmen için yanına bir tabak sütlü kurabiye veriyorum."demiş. peri. Yanına bir tabak kurabiye gelmiş Kurabiyelerden birini yemiş. Boyu uzamış. Sonra diğer kurabiyeleri cebine koymuş.

Peri:"Koyu renkli kurabiyeler büyütür. Açık renkli kurabiyeler küçültür" deyip oradan kaybolmuş. Esra ayaklarının ucunda anahtar görmüş. Onu almış kapının deliğine sokmuş. Kapı açılmış. Kendini dev sebze ve meyvelerin arasında bulmuş. Sebze ve meyveler arasında yürümüş. Önüne küçük bir kapı açılmış. Büyük olduğu için kapıdan geçemezmiş. Yanında açık ve koyu renkli kurabiyeler olduğu için açık renkli kurabiyeleri yiyip küçülmüş. Kapının yanında balık varmış Balık üstünde dev bir levha varmış. Üstünde ?Bu balığı yiyen kapıdan geçer" demiş.

Kız balığı yemiş. Gözlerine parlaklık gelmiş. İçeride peri görmüş. Peri Esra?yı balık yediği için ödüllendirmiş. Esra çok sevinmiş. Esra yiyeceklerle dost olmuş. Hayatının geri kalan kısmını mutlu geçirmiş. Esra ermiş muradına darısı dinleyenlerin başına...

Konu Bilgileri

Konuyu şu anda 1 kişi okuyor ( 0 kayıtlı ve 1 ziyaretçi ) .
makineteknik.com 'da yer alan üyelerin oluşturduğu tüm içeriklerin doğruluğu ve yayınlanması ile ilgili yasal yükümlülükler içeriği oluşturan üyeye aittir. Bu içeriğin, görüş ve bilgilerin yanlışlık, eksiklik veya yasalarla düzenlenmiş kurallara aykırılığından makineteknik.com hiçbir şekilde sorumlu değildir. Sorularınız için içerik sahibi ile irtibata geçebilirsiniz.
Teknik Videolar   İkinci El Makina İlanları
b